20 Mart 2010 Cumartesi

Yazıyorum da Noluyo-49-Mini Hikaye


yer:iett otobüsü
zaman:2000′li yılların başının ortası(2005-6′ya denk geliyor bu tanım)
bana doğru yaklaşıyordu yıllardır görmediğim ilkokul arkadaşım. onu göremediğim süre olan yıllara bu
tipik bir ümraniyeli ilkokul arkadaşının olası geleceği
tipik bir ümraniyeli ilkokul arkadaşının olası geleceği

otobüs yolculuğunu da eklemek için elimden geleni yaptım lakin ”vaytt serkan nağğber yavvv” sözüyle pek başarılı olamadığımı anladım. bu şahsın ismini belleğimden çıkaranı yıllar olmuştu sanırım. hatırlamak için kendime tanıdığım 5 saniye sonrasında ” iyi kanka sen nasılsın” diyebildim. bu sınırlı hafızamdan ötürü nice kanka edinmiştim ya zaten. ismini hatırlayamadığım her erkek bireye yapıştırıyordum ”kanka”yı.
tipik bir ümraniyeli ilkokul arkadaşının bütün vasıfları vardı bu ‘kanka’mda. karı kız düşkünlüğü, ağır abilik, ona buna laf atmacalar vs. yalandan muhabbetlere başlamıştık. bu muhabbet sırasında bana bir itirafta bulundu bu kankam:”olum lağn aslında sen iyi kaleci değildin he, kaleye geç diye çok iyi kaleciymişsin gibi davranıyorduk sana”. yıllarca 5 f sınıfının kalesini bir rüştü edasıyla koruyan ben, yıllar sonra bu acı gerçekle bir iett otobüsünde karşılaşmıştım. devam eden yalandan muhabbetimiz sırasında açılan benim öğrenci evinde kalmam kankamın oldukça iştahını kabartmıştı:” oğğğlum lan ne karı kız atmışsınızdır siz eve değil mi??”.
***
6-7 erkek ve sap özelliğini taşıyan arkadaş gurubumla okul çıkışı ”gel oğlum ev boş işte takılırız” nidalarıyla ikna edilmeye çalışıyordum. ama cüzdanımdaki 5 milyon lira( tamamiyle gıcır gıcırdı, en yeni parayı nedense en son harcamaya çalışırdım) buna pek olanak sağlamıyordu. tek kaçış yol mutaassıp bir aile yapısına bürünüp ‘babam kızar’ bahenesine sığındım. aradan kısa saçlı, kızıl sakallı benden azıcık uzun olanı ”arağğ izin al” dedi ve benim tek bahanem eriyip gitmişti.
eve varıştan sonra cebimdeki 5 milyondan daha büyük bir sorunsalla karşılaşacağımı tahmin etmemiştim. kokan çoraplarım burada da yakamı bırakmamıştı. nasıl bir ayak yapısı mevcutsa hep kokuyordu lanet şeyler. bir ayağımı diğerinin üzerine koyarak, en azından birinden gelen kokuyu engellemeyi başarmıştım. ama yüzde 50lik bir düşüş bile ayaklarımın ”buram buram kokma” vasfını engellemiyordu. en sonunda benden biraz kısa, bu ortamı benden 1 kez daha fazla yaşamış olanın bize verdiği ” lan s.kicem hee, kimin ayakları kokuyoo” demeci sonrası, herkes kendi ayaklarını koklamaya başlamıştı. ben de sanki kokuyu yeni almış gibi davranıp ” aa benimki sanırım, banyo ne tarafta” sorusuyla bu puroplemi çözmüştüm.
bu sorunu çözmemin verdiği sukuneti yaşayamadan ortaya atılan ”para çıkın bir şeyler alak” söylemi, değişen gündemimi tekrar cebimdeki paraya çevirmişti. ancak evin sahibi olan zat-ı muhterem ”tamam ben alırım, siz bana sonra verirsiniz” önerisiylen derin bir ”oooohh” çekmiştim. alışverişten sonraki para toplama sırasında elim cebimde para arar vaziyette, ne kadar eksik var sorusunu arda ardına sorarak, zaman kazanmış ve o sırada para toplanmıştı.
bu şekilde paşlayan ve 1 gecelik planlanan ev maceram, tamam bu gece de kalam, iyi bari bu gece de kalam şeklinde devam etti ve en sonunda ben hep burada kalam o zaman, evde uzak okula zaten şeklinde 2 seneyi buldu. ve bu 2 sene boyuncaki taramalarımda karı ve kız unsuru içeren pek bir şey mevcut değildi. dönüp kankama baktım, hayır cevabını verdiğimde gelecek tepkiyi çok iyi biliyordum.’ben olsam var ya’ şeklinde başlayıp giden cümleler. ve cevabımı verdım: ”olum karı kız atmayı bırak, haftada 3-4 gün seks partileri yapıyorduk”.

0 yorum:

Yorum Gönder